Dışarıda gerçekten zor bir hayat var… Özellikle de karşısındakini çantada keklik sanan insanların sayısı gün geçtikçe arttıkça daha da zorlaşıyor. Artık çok az insan ilişkilerine emek harcıyor, onun yerine karşılarındakini amaca ulaştıran adım olarak görmekten çekinmiyor. Hal böyle olunca da karşısındakine kolayca bağlanabilen insanlar için yaşadıkları bu deneyimler çok acı verici olabiliyor. Hatta karşılarındakilerin gerçek yüzlerini gördükten, kırıldıktan sonra bile içlerindeki umutla bir gün onların da kendileri gibi hissedeceğini ve sevgiyle onlara geri döneceklerini düşünüyorlar. Ancak ne yazık ki bu olmayacak o yüzden de bu yazımda insanlara kolayca bağlanmaktan nasıl vazgeçebileceğinizi ya da en azından kendinizi kaptırmadan nasıl korunabileceğinizi anlatacağım.
Bir kere öncelikle hayale kapılmaktan vazgeçin! Hayatımıza biri girdiği anda haddinden fazla imkansız senaryolar yazma eğilimindeyiz, bu da beklentilerimizin yüksek ve hatta sahte olmasına neden olarak eninde sonunda kalp kırıklığını kaçınılmaz kılmakta. Burada anahtar kelime sabır. Sabırlı olun, ağırdan alın ve ne kadar veriliyorsa o kadar verin. Fazlası teklif edilmediğinde fazlayı beklemeyin. Değerinizi bilmeyen birine vaktinizi harcamaktansa sizi zaten tanıyan ve sizi gerçekten seven arkadaşlarınızla geçirin boş zamanlarınızı. Hayatınıza yeni biri girdi diye, yeni aşkınızın peşinden koşarken, arkadaşlarınızla bağınızı kopartmayın. Onların varlığıyla, potansiyel olarak zehirli bir ilişkiye girmekten kurtulabilir, hayatınızdaki kişinin gerçek yüzünü görmeden ona kendinizi kaptırmaktan kendinizi koruyabilirsiniz.
Kusurlara göz yummayın. Evet farkındayım biraz acımasızca geliyor kulağa ama eğer söz konusu kendinizi korumaksa bu aslında oldukça adil bir yaklaşım. Hiç kimse mükemmel değildir ama hiç kimse de kalbinizin baş köşesine oturmayı hak etmeden, bunu kazanmadan oturmamalı. Eğer sizi kıran, sizi hak etmeyen, sizi üzen birine sırf ona bağlandınız diye “git” diyemiyorsanız kusurlarına odaklanın. O kusurlara büyüteçle bakın. Kusurlar büyüdükçe karşınızdaki kişinin gözünüzde küçüldüğünü görecek ve ona kolaylıkla “git” diyebileceksiniz.
Eğer uzun süredir bir ilişkiniz yoksa ve bir anda karşınıza midenizde kelebekler uçuran biri çıkmışsa lütfen bağlanmadan önce düşünmek için kendinize zaman tanıyın. Süreci aceleye getirmeyin, bırakın süreç kendi zamanını yaşasın, kendi hızında ilerlesin. Ayrıca onun da size karşı aynı hisleri beslediğinden emin olmadan hemen sosyal çemberine girmek gibi bir hata yapmayın. İlişkinizin sınırlarının dışına taşmayın.
Hayatınızın bir kişi etrafında dönmesine veya işlemesine izin vermeyin. Bu noktada önceliklerinizi gözden geçirip, yeniden değerlendirmek faydalı olacaktır. En doğru tutum önceliği ailenize ve kariyerinize odaklamanız ve kalanı geri plana atmanızdır. Unutmayın kimsenin sizi tamamlamasına ihtiyacınız yok.
Herhangi bir durum ile başa çıkmanın en iyi yolu anda yaşamaktır. Yolunda gitmeyen, planlandığı şekilde gerçekleşmeyen olayları aklınızda tutup, anın tadını çıkartın ve bırakın gelecek kendi başının çaresine baksın. Bir yandan da kendinize “Neden?” diye sorun. Hayatınızda eksik olan şeyi keşfedin ve neden insanlara bu kadar sık ve çabuk bağlandığınızı anlamaya çalışın. Bu çaresizliğinizin ardında yatan sebebi keşfetmeniz sizi duygusal bir uçurumun kenarından düşmekten kurtaracaktır. Kendinizle vakit geçirin. Kendinizi tanıyın. Kendinizi tanımanız sizi, yanlış bir insanla alelacele bir ilişkiye girmek gibi devasa bir hatadan döndürecektir.
Son olarak unutmamalıyız ki bir ilişkinin başlangıcı her zaman neşelendirici, canlandırıcıdır. Bu aslında tam olarak kendinize hakim olmanız ve asla heyecanımıza kapılarak ani kararlar almamanız gereken bir zamandır. Sakin olup sürecin tadını çıkarmak en güzelidir…