İyi insanların başına bile gelir kötü olaylar, durumlar. Tatsız bir tecrübenin üzerimizde bıraktığı negatif etkiden kurtulmak zordur. Özellikle de uzamasına izin verirsek, kurban rolüne kendimizi kaptırıp sürecin içinde olması gerektiğinden fazla debelenirsek çok daha zordur. Yas tutmak, üzülmek veya sinirlenmek de mutlu olmak, neşelenmek kadar sağlıklıdır ama sürecin iyileşmeye ve acı tecrübemizle uzlaşmaya doğru gitmesi şartıyla 🙂 Acı bir tecrübeyi geride bırakmak ve yola devam etmek inanılmaz güçtür ama çok önemlidir. Peki bunu nasıl başarabiliriz?
Öncelikle ve en önemlisi bizi üzen, yaralayan bu durumla ilgili kendimizi suçlamayı bırakmamız şarttır. Genelde yaşanan kötü tecrübeyle ilgili hemen kendimizi suçlama eğilimi içindeyizdir. Sonuçta suçlu biz de olsak bunun içinde debelenip durmak sadece zarar verir. Böyle bir düşünce tarzı bizi geçmişe sabitler ve hayatımız boyunca bir adım ileri atamayız. Bu durumda yapabileceğimiz en doğru şey durumun gerçekleştiğini, olanın olduğunu kabul edip kendimizi suçlamayı bırakmaktır. Durumu kabullendiğimiz zaman kendimizi yiyip bitirmeden de iç uzlaşma sağlayabildiğimizi göreceğiz.
Aslında kötü bir tecrübe veya bir olay yaşadığımızda onun dinamiğinde kaybolmak en kolay çözüm gibi gelir bize. Bu büyük bir hatadır oysa. O dinamikten çıkmamamız etrafımızda olan veya başımıza gelen iyi şeyleri görmemizi engeller. Elbetteki durumu analiz etmek doğru bir yaklaşımdır. Ne oldu? Neden oldu? Nasıl oldu? Nasıl engellenirdi? vb Ama bunu asla ve asla odağa çevirmememiz gerekir çünkü o zaman kendimizi tüm pozitif duygu ve düşüncelere kapatmış oluruz.
Bunun haricinde bizim gibi üzücü bir durum yaşamış olan veya böyle bir süreçten geçen birine yardım eli uzatmak da bir nevi terapi görevi görebilir. Unutmamalıyız acı çeken tek biz değiliz, yardımımıza ihtiyacı olan, kendini kötü hisseden başkaları da olabilir. Onlara yardım ettiğimiz süreçte kendimizi daha iyi hissederek acımızın içinde debelenmekten de kurtulmuş olacağız. Bir hastalık sonucu yakınlarını kaybedenlerin kurduğu yardım derneklerini getirin aklınıza, o derneklerin kurulma sebebi diğerlerine yardım ederek onların da kendi yaşadıkları acıları yaşamasını engellemek değil midir?
Hayatımız tamamen bizim kontrolümüzde değildir, evet ama şekillendirmek bizim elimizdedir. Şekillendiremediğimiz, değiştiremediğimiz veya kontrol edemediğimiz şeyler meydana gelmiş olanlardır; Geçmiş bize kapalıdır. Bir kaybın veya üzücü bir olayın arkasından gelen uzlaşma sürecinde kendinize hedefler belirleyin. İzleyeceğiniz ve ulaşacağınız bir yol belirleyin. Daha sonra bu hedeflerinizi başarmaya odaklanın. İzleyeceğiniz yolu yürümeye başlayın. Bu plan hem zihin gücünüzü yükseltecektir hem de zihninizi meşgul edeceği için acı veren, üzücü olayı düşünmenize engel olacaktır.
Elbette her zaman söylediğim gibi size keyif verecek, eğlendirecek şeylerle meşgul olun. Acı çekerken veya yas tutarken keyif almak kötü bir şeymiş gibi algılarız. Bu genel bir yanılgıdır. Sizi mutlu eden şeyi yapın veya yapmaya devam edin. Buradaki tek püf noktası bu süreçte size fiziksel veya mental olarak zarar vermeyecek aktivitelere odaklanmanızdır.
Bu anlattıklarımın süreci atlatmanıza yardım etmeyeceğini veya sorunun sizi aştığını ve yolunuzu kaybettiğinizi düşünüyorsanız lütfen konunun uzmanı bir danışmandan destek alın. Süreci sizinle birlikte takip edecek, izleyecek ve size yol arkadaşlığı yapacak biri olsun yanınızda.
Yukarıda önerdiklerimi uygulasanız da uygulamasanız da önemle altını çizmek istediğim bir nokta var;
Ben kısa süre önce başımdan geçen kötü bir olayın etkisinden sizin yazınızda söylediğiniz gibi başkalarına yardım ederek kurtuldum. Bir sosyal yardım projesine dahil oldum ve hala gönüllü olarak çalışıyorum. Hem olaydan kurtuldum hem başkalarına yardım etmekten çok mutlu olduğumu keşfettim. Gerçekten işe yarıyor keşke herkes denese. Yazılarınızı da severek takip ediyorum bir çoğunda kendimi buluyorum. Teşekkürler