Ana sayfa » Blog » GÖLGE BENLİK NEDİR?

GÖLGE BENLİK NEDİR?

Bazıları gölge çalışmasını ruhsal bir uygulama olarak görse de, gölge benlik kavramı aslında, Derinlik psikolojisinin Sigmund Freud ve Alfred Adler ile beraber üç büyük kurucusundan biri olan, Analitik psikolojinin kurucusu İsviçreli psikiyatr Carl Gustav Jung tarafından ortaya atılmıştır ve kişiliğimizin reddettiğimiz ve/veya bastırdığımız bilinçsiz kısımlarını ifade eder.

Gölge, aynı zamanda büyük ölçüde bilinçsiz olan ve bu nedenle görgü kurallarından yoksun olan, yalnızca ihtiyaçlarımızı ne pahasına olursa olsun tatmin etmek ve karşılanmasını sağlamak için var olan ilkel ve içgüdüsel parçamız olduğundan Freud’un ‘id’iyle karşılaştırılabilir.

Jung’un teorisi, gölge benlik fikri, bu temel ihtiyaçların bir koruma biçimi şekliyle deneyimlerimize yanıt olarak gelişmesi bakımından farklılık gösterir. Jung, duygusal/zihinsel bütün hissetmenin her insanın amacı olduğunu öne sürmüştür. Ona göre bebekken “bütün” hissederiz, ancak büyüdükçe “gerçek” benlikle teması yitirerek “parçalanmaya” başlar.

Aslında hepimiz dünyaya bir bedene uygun kutsal bir ruh (kimine göre bilinç) halinde geliriz. Çoğunlukla, temiz bir sayfamız vardır. (Birçoğu, bazı kalıplar, arketipler, karma vb. ile geldiğimize inansa da)

Sonrasında anne baba, toplum, akranlar, okul vb. bizi koşullandırmaya başlar. Birincil bakıcılarımız, tabiri caizse, zihnimizin “bir ego geliştirmesine” yardımcı olan ilk kişilerdir.

Yavaş yavaş neyin doğru neyin yanlış olduğunu öğreniriz çünkü uyum sağlamak için programlanmışızdır.

Peki ya uymayan ya da gıcık olduğunuz o duygular, deneyimler, düşünceler, davranışlar, hayaller vb.? (Üzgün olduğunuzda üst dudağınızı sertleştirmeniz veya kızgın olduğunuzda sakinleşmeniz söylenmesi gibi)

                                        gölge benlik 

Tüm bunları farkındalığımızın dışına, Jung’un gölge tarafı dediği şeye ya da psişemizin bilinçsiz kısmına itiyoruz.

Robert Bly “İnsan Gölgesi Üzerine Küçük Bir Kitap” adlı kitabında bu durumu aşağıdaki şekilde anlatmıştır;

“Bir ya da iki yaşındayken… enerji vücudumuzun ve psişemizin tüm bölümlerinden yayılır. Koşan bir çocuk, yaşayan bir enerji topudur. Bir enerji topuyduk tamam ama bir gün anne babamızın o topun bazı kısımlarını beğenmediğini fark ettik. “Sakin olamaz mısın” veya “Kardeşini öldürmeye çalışmak hoş değil” gibi şeyler söylediler. Arkamızda görünmez bir çanta vardı ve ebeveynlerimizin sevmediği parçalarımızı, onların sevgisine sahip olabilmek adına bu çantanın içerisine koyduk.”

Yıllar geçtikçe, o çantayı, utanç, değersizlik, acı, endişe, korku gibi rahatsız edici duygular ve çok daha fazlası gibi, görmek istemediğimiz veya kendi içimizde göremediğimiz şeylerle doldurmaya devam ediyoruz.

Bu çanta çoğu insanın düşündüğünden daha doludur, özellikle de yetişkinliğe ulaştığınızda. Kaygı, depresyon, bağımlılık ve benzeri şeylerde boğulduklarını isteyerek kabul eden kitlelerin kanıtladığı gibi, pek çok çanta bir noktadan sonra dikiş yerlerinden yırtılmaya başlıyor.

Aslında araştırmalar, zihnin bilinçli kısmından çok bilinçdışından hareket ettiğimizi gösteriyor. Hepimiz “Yeterince iyi değilim”, “Başarısızım”, “İlişkilerde berbatım” veya “Değerli değilim” gibi zihni dolduran bilinçsiz düşüncelere inanma eğilimindeyiz.

Bu yanlış düşünceler yaşam yolculuğu boyunca bir yerlerde ediniliyor ve doğrudan bilinçaltına ya da gölge çantasına gidiyorlar. 

Yine araştırmalara göre insanlar hayatlarının büyük bir kısmını kronik stres ve hayatta kalma  modunda geçiriyor. Bu, çoğu zaman güvensizlik ve korku duyguları hissettiğimiz anlamına gelir.

                                            shadow work

Mantıken bir kaplana ya da bir ayıya yem olacaklarmış gibi bir tehlikede olmadıklarını bilseler de bilinçsizce, (sinir sistemi düzeyinde) SİSTEM buna inanır ve bunun sonucunda stres hormonlarını dışarı pompalar. Bilinçsizce, egolarının sahte yapısı ve “gölge çantası” ile özdeşleşirler.

Başka bir deyişle, çoğunlukla gerçeğe gözlerini kapatıp, hayatın ilk yıllarında ondan uzaklaşıyorlar.

Gerçek ne?

Gerçek, düşüncelerimiz, duygularımız, anılarımız, depolanmış travmalarımız, duygularımız ve hatta ego kimliklerimiz DEĞİLDİR. Gerçek, hepimiz ilahi, kutsal ruhuzdur. Bilinç. Kutsal Varlık…
İşte bu noktada gölge benliğimiz ile tanışmak, onu anlamaya çalışmak ve onu kucaklamak çok önemlidir. Buradaki anahtar kelime, Latince bütünleştirme anlamına gelen integratus kelimesinden gelen “entegrasyon”dur. Bir içsel kaliteyi bütünleştirmek, onu reddetmek veya inkar etmek yerine onun sahipliğini ve sorumluluğunu almaktır. Faydaları çoktur: akıl sağlığı, şifa, daha fazla şefkat, sakinlik, anlayış ve bütünlük entegrasyonda bulunur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir