Ana sayfa » Blog » Bağlanmaktan korkma!!

Bağlanmaktan korkma!!

  • Lügen 

Hepimizin bildiği gibi, medya, sosyal medya, teknolojik gelişmeler vb gibi bir çok etkin sebep sayesinde iletişim kuramamak veya iletişimden korkmak çağın vebası haline geldi maalesef. Bunun yanı sıra geçmişte yaşadığımız aile içi şiddet, ihmal edilme, terk edilme, aldatılma, acı çekme gibi travmatik olaylar bizi daha az güvenen, bireysel düşünen, kaygılı veya ihmalkar ve hatta özgüveni, özsaygısı yerlerde insanlar haline getirmiş olabilir.

Tüm bunların ilişkilerinize nasıl yansıdığını düşündüğünüzde gördüğünüz şey bağlanma korkusu olarak adlandırılabilir. Tabii bu durumu çok eşlilik için bir bahane veya bir ömür bir çiçekle geçmez mantığıyla kullanan insanlar da var ancak bu yazı onlar için değil. Bu yazı gerçekten sağlıklı iletişim ve devamında sağlıklı ilişki kuramayanlar ve bu durumun farkında olup çözüm arayanlar için yazıldı.

Ya da belki de durumunu bu yazıyla anlayacaklar için…


Peki bu durumu hem kendiniz hem de karşınızdaki insan için nasıl ayırt edebilirsiniz? Eğer ilişkileriniz sürekli kısa süreli oluyorsa, gördüğünüz değer karşısında kaygılanmaya başlıyorsanız. Kendi duygularınızın baskın hale geldiğini fark ettiğiniz zaman karşınızdakini bir takım istemsiz hareketle kendinizden uzaklaştırıp, ilişkiyi çıkmaza sokuyorsanız;

Muhtemelen siz de bağlanma korkusundan muzdarip binlerce kişiden birisiniz.


Bu durumu bir yazıyla toparlamak elbette mümkün değil ancak burada bir takım önerilerle ve diğer yazılarımda sürekli üstünde durduğum geçmişten, gerekli tecrübeleri doğru yorumlayarak, sıyrılma tavsiyemle konu üzerinde size biraz destek sağlamak niyetindeyim. Ama bunun öncesinde nedir şu bağlanma korkusu biraz ona bakalım;

Kişi geçmişte yaşadığı türlü travmatik sebepler veya bunlardan her hangi biri dolayısıyla ikili ilişkilerinde farkında olmadan uzaklaştırıcı, yıpratıcı ve ilişkiyi onarılamayacak şekilde bozan taraf rolünü oynar. Nedir bu sebepler? Acı çekmeye yönelik gelişen korku, kendini yetersiz bulmak, özgürlüğünü kaybetme korkusu, bireyselleşme ve belki de farkında olunmayan ruhsal bir takım rahatsızlıklar. Evet sebep çok olunca popülasyon da artıyor haliyle. Yukarıda saydıklarımdan birini bile yaşamamış birine rastlama şansımız yüzde kaç bir düşünün; Tabi ki sıfır. Hepimiz hayatımızın her hangi bir evresinde hiç de adil olmadığını düşündüğümüz bir durumla karşılaşıyoruz. Örseleniyor, yaralanıyor, unutamıyor ve korkuyoruz.

Sonuç; Stefanie STAHL’un da “Bağlanma Korkusu” adlı kitabında önemle bahsettiği “Henüz buna hazır değilim” cümleleri havada uçuyor.

Bu cümle aslında bir şekilde kişinin bilinç dışı kendini koruma kalkanıdır ancak şunu bilmelisiniz ki geçmişte yaşadığınız travmaların size öğrettiğinin tam tersi olarak sağlıklı iletişim veya sıcak, samimi bir ilişki de öğrenilebilir. Evet bağlanmak gerçekten zordur, kendinizi savunmasız hissetmek sizi korkutuyor olabilir. Beyniniz “Özgürlük elden gidiyor!” naraları atabilir. Yukarıda saydığım temel sorunların bir veya bir çoğu bir ilişkiye niyetlendiğinizde karşınızda duvarlar örüyor olabilir. Unutmayın bunların hepsi aşılabilecek duvarlardır. 


Yeter ki isteyin ve doğru kişiyi bulduğunuzdan emin olun.

Bunun için ise aklınızı, iç güdülerinizi, hissettiğiniz cinsel çekimi ve kalbinizi dinleyin onlar size doğru yolu mutlaka gösterecektir.Bu noktaya ulaştıktan sonra en doğrusu bu konu üzerinde daha kalıcı ve derin bir temizlik için bir uzmanın da desteğiyle çocukluk algılarınızı değiştirebilir, sevilmeye layık biri olduğunuzu kabullenebilir, gerekli duygusal olgunluğa ulaştığınızda kendinizi, korkmadan, sevmeye ve sevilmeye bırakabilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir